Kurban

KURBAN

 

 

TEŞRİK TEKBİRİ

 


 

Teşrik tekbiri, Arefe günü sabah namazında başlayıp, Bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 
yirmiüç vakit farz namazın arkasından birer defa


"Allâhu ekber Allâhu ekber, Lâ ilâhe illallâhu vallâhü ekber. 
Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd."
denir.

Manası şöyledir: "Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Hamd Allâh'a mahsustur."


KURBAN DUASI


 

Kurban usulüne uygun olarak kesmek için dikkat edilmelidir. Bunun için kurban, kesileceği yere zahmet vermeden getirilmeli, sol yanı yere gelecek şekilde kıbleye karşı yatırılmalıdır. Kurbaı kesecek olan kimse  şu duâyı okumalıdır:
"İnni veccehtu vechiye lillezî fetara's-semâvâti ve'l-arda hanîfen vemâ ene minel-müşrikîn." 
"İnne salâti ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi Rabbi'l-âlemîn."

Manası
"Muhakkak ben, dinime tam bağlanarak, o yeri ve gökleri yaratan Allah'a yöneldim. Ben müşriklerden değilim."
"Şüphesiz benim namazım da, kurbanım da, hayatım da, 
ölümüm de hiçbir ortağı olmayan, alemlerin Rabbi olan Allah içindir."
 

Bu Ayet-i Kerimeler okunduktan sonra

Bismillahi Allah'ü Ekber diyerek Kurban kesilir.

Kurban kesilince, iki rek'at şükür namazı kılınır, Allah'a hamd ve şükürde bulunulur. Peygamberimiz, kurbanı kestikten sonra iki rekat namaz kılınız, arkasından da Allah'dan ne dileğiniz varsa isteyiniz, buyurmuştur. 

Kurban Nedir?

“Yakınlaşmak, Allaha yakınlık sağlamaya vesile olan şey anlamına” gelen Kurban kelimesi, dini bir terim olarak, ibadet maksadıyla belirli bir vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak boğazlamaktır.  
Aynı zamanda Kurban Bayramı günü kesilen hayvana da Kurban denir.

Kurbanın Tarihçesi

Kurban ibadeti, Hz. Adem’in çocuklarıyla başlamıştır. Adem (a.s), oğulları Kabil ve Habil’in arasındaki meselenin çözülmesi için, Allah Teala’ya bir kurban sunmalarını teklif etti. Kabil, kurban niyetine bir demet buğday getirdi. Habil ise sürüsünün içinden en güzel ve semiz olan koçu getirerek Allah için kurban etti.

Kabil katı tabiatlı, Habil ise takva sahibi bir kimseydi. Habil’in kurbanı kabul olmuş, Kabil’in kurbanı ise reddedilmişti.

Allah Teala onların bu hikayesini Kuran-ı Kerim’de şöyle zikreder.: “Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti” ( Maide 5/27) Tarihte ilk kurban hadisesinin başlangıcı böyledir.

Kurban Teslimiyeti İfade Eder

Kurban kişinin kendisine bahşedilen her şeyi, asıl sahibine ait kılmanın hal dili ile anlatılmasıdır.

Kurban, kulun Rabbine teslimiyetini ifade eder. Bu teslimiyet, Hz. İbrahim (a.s) ve İsmail (a.s) ile zirveleşerek sembolleşmiştir.

İslam “teslim olmak” demektir; yani Kur’an ve sünnetin belirlediği istikametten sapmadan hak yolda ihlasla yürümek Allah ve Resulu’nun bizden istediklerini Hz. İsmail (a.s) teslimiyetiyle yerine getirmektir.

Hz. İsmail (a.s) Kıssası

Hz. İbrahim’in cömertliği, insanları hatta melekleri dahi hayretler içinde bırakacak derecede idi. O, canı başta olmak üzere Allah yolunda her şeyini kurban edebilecek bir teslimiyetle bağlanmıştı Rabbi’ne.

Bir gün İbrahim (a.s),

- Vallahi eğer benim oğlum olursa onu Allah için keseceğim diye yemin etmişti.

İbrahim (a.s) bu sözü söylemiş ve aradan uzun bir zaman geçmişti. 
Bu arada Allah’a verdiği sözü unutmuştu.

Rabbi’nden bir evlat istedi. Allah Teala onun duasına icabet etti ve kendisine bir evlat nasip eyledi.

İsmail (a.s) yedi yaşlarına gelip, yürüyüp koşacak yaşa geldiğinde İbrahim (a.s) bir rüya gördü. 

Rüyasında kendisine ,

- Ey İbrahim! Adağını yerine getir, deniliyordu.

Sabah olup kalktığında İbrahim (a.s) düşünmeye başladı; acaba bu rüya Allah’tan mıydı yoksa şeytandan mıydı?

Akşam tekrar yattığında İbrahim (a.s) aynı rüyayı tekrar gördü. Sabah olduğunda oturdu, düşündü ve bu rüyanın Allah’tan olduğunu anladı.

Üçüncü gece İbrahim (a.s) aynı rüyayı tekrar gördü. 
Oğlunu kurban etmesi gerektiğini anlamıştı.

İbrahim (a.s), oğlu İsmail’i kesmek için götürmek isteyince, hanımı Hz. Hacer’e,

- Oğlumuz İsmail’in en güzel elbiselerini giydir! Çünkü ben onunla birlikte bir ziyafete gidiyorum, dedi. Annesi Hz. İsmail’e en güzel elbiselerini giydirdi. Saçlarını taradı, güzel kokular sürdü.

İbrahim (a.s) yanına ip ve bıçak alarak oğluyla birlikte Mina denilen yere gitti.

Henüz küçük yaşta olan İsmail (a.s) babasının önünde sevinçle koşuyordu. 
Şeytan, Hz. İbrahim’e gelerek,

- Görmüyor musun; nasıl boylu poslu! Nasıl da güzel yüzlü, diye onu kandırmaya çalıştı.

İbrahim (a.s),

- Evet, doğru söylüyorsun, ancak ben bunu yapmakla emrolundum, dedi.

Şeytan, Hz. İbrahim’den ümidi kesince Hz. Hacer’e gitti ve,

- Sen nasıl oturuyorsun? İbrahim oğlunu kesmeye götürdü, dedi. 
Hz. Hacer validemiz,

- Hayır, sen yalan söylüyorsun! Bir baba nasıl oğlunu kesebilir?! Dedi.

Şeytan,

- Anlamıyor musun; bu sebepten ötürü İbrahim yanına ip ve bıçak aldı, dedi.

Hz. Hacer validemiz,

- Peki, neden kesecek? Diye sordu. 

Şeytan,

- Rabbi’nin kendisine böyle emrettiğini
zannediyor, dedi.

Hz. Hacer,

- Hayır, yanılıyorsun, Peygamberler boş ve batıl şeylerle emrolunmazlar. Eğer böyle bir emir varsa kendi ruhumu bile feda ederim, dedi.

Şeytan, Hz. Hacer’den de ümidini kesince Hz. İsmail’in yanına geldi ve,

- Sen seviniyorsun, oynuyorsun, koşuyorsun ancak babanın yanında ip ve bıçak var; seni kesmek istiyor, dedi.

İsmail (a.s),

- Hayır, sen yalan söylüyorsun! Babam beni kesmez, dedi. Şeytan,

- O Rabbi’nden böyle bir emrin geldiğini zannediyor, dedi. 
Bunun üzerine İsmail (a.s) yerden bir taş aldı ve Şeytana atarak onun sol gözünü kör etti. Bunun üzerine Şeytan oradan perişan bir vaziyette, hiçbir netice alamadan ayrıldı.

Daha sonra baba ve oğul birlikte Mina’ya gittiler. İbrahim (a.s) oğluna,

“Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; 
bir düşün, ne dersin?
(Saffat 37/102)

İsmail (a.s),

“ Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap, İnşallah beni sabredenleren bulursun.” (Saffat 37/102)

İbrahim (a.s) oğlunun bu cevabını işitince, vaktinde Rabbi’ne yaptığı o duanın kabul olduğunu anladı ve Allah’a şükretti, hamdetti.

Küçük Oğulun Büyük Tavsiyeleri

Sonra İsmail (a.s) babasına,

Ey babacığım! Beni kesmeden önce ellerimi bağla ki, hareket edip çırpınarak sana eziyet vermeyeyim.

Yüzümü toprağa doğru çevir ki, yüzüme bakıp bana acımayasın. Elbiselerini benden uzak tut ki, akan kanlar elbisene bulaşmasın yoksa ecrim azalır ve annem kanlarımı görüp üzülür. Bıçağını iyi bile ve boynuma getirdiğinde hızlı hızlı sürt, çünkü ölüm acısı şiddetlidir.

Şu gömleğimi de al anneme götür, ona bakarak beni hatırlar. 
Anneme selâmımı ilet ve ona, "Allah'ın emrine karşı sabırlı ol!" dediğimi söyle.

Anneme beni nasıl kestiğini, ellerimi nasıl bağladığını sakın söyleme.

Çocuklar sık sık annemin yanına gidip gelmesin ki, onlara bakıp benim için ağlamasın.

Bana benzer bir çocuk gördüğünde ona bakma ki, beni hatırlayıp üzülmeyesin, ağlamayasın.

İbrahim (a.s),

Allah'ın emri için bu ne güzel ne iyi bir yardım,dedi.

ismail'i Kesmeyen Bıçak

"Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca." (Sâffât 37/103) İbrahim (a.s) oğlunu Minâ'da bir kayanın yanında yanı üzerine aynen bir koyunu yatırır gibi yatırdı. Kimilerine göre İsmail'i, tavsiyesi üzerine yüzünün üstüne yatırmıştır ki, kendisiyle Allah'ın emrinin arasına girecek bir şefkat ve yumuşama olmasın, bu işten vazgeçmesin.

Daha sonra İbrahim (a.s) bıçağı oğlunun boynuna dayadı. Hızlıca, aceleyle ileri geri sürtmeye başladı ancak bıçak kesemedi.

Bu sırada İsmail (a.s) babasına,

- Ey babacığım! Ellerimi ve ayaklarımı çöz. Çünkü işi istemeye istemeye yapıyormuşum gibi görülmek istemiyorum, dedi ve ellerini ayaklarını bağsız bir şekilde uzattı, yüzünü de yere doğru çevirdi. İbrahim (a.s), bütün kuvvetiyle bıçağı oğlunun boynuna sürtemeye başladı. Ancak bıçak Allah'ın izniyle kesmiyordu.

İsmail (a.s),

- Ey babacığım! Yoksa bana olan muhabbetin sebebiyle zayıf mı düştün ki kesemiyorsun, dedi.

İbrahim (a.s) bu duruma kızdı ve elindeki bıçağı taşa vurdu. Taş ikiye ayrıldı. İbrahim (a.s) bunu görünce,

- Ey bıçak! Taşı kesiyorsun da eti neden kesmiyorsun, dedi. 

Bıçak Allah'ın izniyle dile geldi:

- Ey İbrahim! Halil kes, diyor; Celil olan Allah ise kesme, diyor. Ben Rabbimin emrini bırakıp da nasıl senin emrini yapabilirim ki, dedi.

İmtihanı Kazandım, Allah'ın Mükafatı Olan Koçu Kurban Et

Allah (c.c)

"Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırız. Bu gerçekten, çok açık imtihandır" diye seslendik. (Saffat 37/104-105)

Gerçekten de büyük ve apaçık bir imtihandı. 

"Biz oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik" (Saffat 37/107)

Yani "Biz emrolunduğu şeyden kurtardık ve onun yerine bedel olarak cennetten bir kurban verdik" 
Evet, bu hayvan Habil'in Allah için kurban ettiği ve Allah indinde kabul gören koç idi. O İsmail'in yerine geçinceye kadar cennette yaşadı.

Cebrail (a.s), semadan bu koçla beraber inerken Hz. İbrahim (a.s) hala oğlunun boynunu kesmeye çalıştığını görmüştü. Hem Allah Teala'ya hürmet ve tazim hem de hayretinden ötürü,

Allahuekber, allahuekber" dedi. Onun bu sözlerine karşılık İbrahim (a.s),

"La ilahe illallahu vallahu ekber" dedi.

İsmail (a.s) da onlara katıldı ve,

"Allahuekber ve lillahi'l hamd" diyerek bu güzel tesbihatı ve bu, ümmet-i Muhammed'e kurban keserken söylenmesi vacip bir zikir oldu.
(Bu zikre 'Teşrik Tekbirleri' diyeruz.


İslam’da İlk Kurban Bayramı

Peygamber Efendimiz (s.a.v), hicretin ikinci senesinde,  (Zilhicce’nin onuncu günü) müminlere mescitte ezansız ve kametsiz iki rekat namaz kıldırdı ve hutbe okudu. Bu hutbede müminlere kurban kesmelerini emretti.

İki cihan serveri (s.a.v), satın aldığı semiz, boynuzlu beyaz iki koçtan birini keserken,

“Allah’ım! Bu, senin birliğine ve senden bana gelenlere iman eden bütün ümmetim namınadır,” diye buyurdu.

İkincisini keserken de şöyle buyurdular:

“Allah’ım Bu da Muhammed ve Muhammed’in ev halkı içindir.” 
Bu kurbandan kendileri, ev halkı ve yoksullar yediler. İşte İslam’daki ilk Kurban Bayramı budur!

Kurbanın Karşılığı

Zeyd b. Erkam (r.a) sorar:

- Ya Resulullah bu kurban kesme nedir?

- Atanız İbrahim’den kalma bir sünnettir.

- Bizim bundan kazancımız ne?

- Kurbanın her kılına karşılık bir sevap!

Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez,
Eşten, dostan, sevgiden ayrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada;
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.

Necip Fazıl

İmtihandan Geçerken İbrahim'e (a.s) Benzemek

Bu dünya öyle bir imtihan yeri ki, bazen malımızla, bazen canımızla, bazen de sevdiklerimizle deneniyoruz. İman iddiamızın samimiyetini ortaya koymamız, bu ciddi imtihandan başarıyla geçmemize bağlı.

Nitekim Yüce Yaratıcımız şöyle buyuruyor:

" Andolsun ki sizi biraz korku açlık; mallardan canlardan ve ürünlerden birazazaltma (fakirlik) ile denriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! (Bakara 2/155)

Bu insan için zor denemelerden birisi de çok sevdiği evladını 'kurban' etmesidir. Bu 'kurban etme', bir beşer için başarılması çok zor bir davranıştır. Uzun seneler, evlât hasreti çeken ve ileri yaşlarında buna kavuşan bir babanın, yanında yürüyüp koşmakta olan oğluna olan sevgisini bir düşünün!

Allah (c.c) Hz. İbrahim'i, bu başarılması çok zorolan iş ile deniyor. Evlât sevgisi mi baskın olacak yoksa her şeyin, hayatın, ölümün, cezanın ve mükâfatın sahibi olan Allah'ın sevgisi mi? Büyük bir imtihan işte ve Allah sevgisini, kendisi, evlâdı ve her şeyden üstün tutan Hz. İbrahim (a.s)...

Hz. Abdullah'ın Kurban Kıssası

Hz. İsmail'in (a.s) kıssasından sonra tarih kitaplarında rastladığımız bir diğer kurban hikâyesi de Resûlullah'ın (s.a.v) dedesi Abdülmuttalib'in, oğlu Abdullah'ı kurban etmek istemesidir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buna işaret ederek, 
"Ben, (takdir-i ilâhîye boyun eğip) kurban edilmek istenen iki kişinin oğluyum" buyurmuştur.

Peygamberimizin (s.a.v) babası Abdullah'ın kurban hâdisesi işe şöyledir:

Resûlullah'ın (s.a.v) dedesi Abdülmuttalib, Kureyş kabilesinin reisliğini yapıyordu. Kabe ve Mekke'nin her türlü işlerinin sorumluluğu ona aitti.

Abdülmuttalib, bir rüyayı tekrar tekrar gördü. Bu rüyada bir adam kendisine emirler vererek her defasında kayboluyordu. İlkinde, "Tayyibe'yi kaz!", ikincisinde, "Berre'yi kaz!" üçüncüsünde, "Mednune'yi kaz!" şeklinde emreden adam sonuncusunda, 
"Zemzemi kaz!" deyince, Abdülmuttalib bunun ne anlama geldiğini sordu. Bunun bir su olduğu, hacıların ihtiyacını bununla karşılayacağı cevabını aldı.

Zemzem kuyusu daha önce, düşman istilâsından kaçan Cürhümlüler tarafından kapatılmış, yeri bir türlü bulunamamıştı. Bu rüya sayesinde kuyuları bulmak Resûlullah Efendimizin (s.a.v) dedesi Abdülmuttalib'e nasip oldu.

Abdülmuttalib zemzem kuyusunun yerini bulunca Kureyş kabilesinin ileri gelenleri arasında kuyudaki değerli eşyalar ve zemzem suyuna ortaklık ile alakalı bir tartışma yaşandı.

Abdülmuttalib On Çocuk İstiyor

Bu tartışma sonucunda zemzeme ortak edilmemeyi hazmedemeyen Kureyş ileri gelenlerinden Adiyy b. Nevfel, Abdülmuttalib'e yalnız bir kimse ve sadece bir oğluyla kendilerine nasıl karşı koyabileceğini sordu. Duruma çok içerleyen Abdülmuttalib, Allah'tan kendisine on erkek çocuk vermesini diledi ve bunlardan birini Kabe'de kurban edeceğini vaad etti. Cenab-ı Hakk, sevgili kulunun duasını kabul ederek on erkek evlât ihsan etti.

Kurban Edilecek Evlat İçin Kura Çekiliyor

Böylece Rabbi'ne verdiği söz üzerine adağını, yani evlâtlarından birini kurban etmesi gerekiyordu. Oğullarından hangisinin kurban edileceğini tespit etmek için kura çekti. Kurada, on kardeş arasında Peygamber Efendimizin (s.a.v) babası olan Abdullah'a çıktı. Kura çekimi sırasında Mekke halkı da toplanmış, neticeyi merakla bekliyorlardı. Bu kuranın Abdullah'a çıkması herkesi üzdü. Çünkü Abdülmuttalib'in oğulları arasında en yakışıklısı Abdullah'tı.

Kura çekimine en ufak bir itiraz göstermeyen Abdullah, hiçbir memnuniyetsizlik göstermeden, babasının adağını gerçekleştirmesini bekledi. Ancak, toplanan Kureyş ileri gelenleri olaya müdahale ettiler. Mekke'nin bir büyüğü olarak böyle bir şeyi yapmasının doğru olmadığını ifade ettiler. Abdullah'ı kurban etmesine izin vermeyen Kureyşliler, bu duruma bir çözüm bulması için Abdülmuttalib'i Hicaz'da bulunan bir bilgenin yanına yolladılar.

Bilge, bir insanın diyetinin ne olduğunu sordu. "On deve", cevabını aldıktan sonra, bir tarafta on deve diğer tarafta da Abdullah olmak üzere kura çekmelerini söyledi. Kura develere çıkarsa, develer kurban edilecek, Abdullah'a çıkarsa bir diyet daha ilâve edilerek tekrar kura çekilecekti. Çekilen kuralarda hep Abdullah çıkınca, sürekli olarak develerin sayısı arttırıldı. Nihayet develerin sayısı yüze ulaştıktan sonra kura develere çıktı ve böylece Abdullah'ın da diyeti yerine gelmiş oldu.4

Mümin, Allah'ın Rızasını Elde Etme Hedefiyle Yaşar

Yine Yüce Kitabımızda, Kevser Suresi'nde Resûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'e hitaben: "Biz sana Kevser'i verdik. Öyleyse sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" buyrulur. (Kevser 108/1 -2)

Gerek Hz. İsmail (a.s) ve Resûlullah Efendimizin (s.a.v) babası Hz. Abdullah'ın kıssasında, gerekse Kevser Suresi'nde bize verilen mesaj şudur: Mümin, sadece Yüce Allah için, O'nun rızasını elde etme hedefiyle yaşar. Müminin hayatının temel anlamı budur.

Hayatı bu amaç doğrultusunda yaşamanın yolu ise İslâm'ın emir ve yasaklarına titizlikle riayet etmekten geçer.

Nitekim Resul-i Ekrem (a.s.v.) Efendimiz,

"Muhakkak ki benim namazım, diğer ibadetlerim, hayatım ve ölümüm; Âlemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim."5

İslâm, Teslim Olmaktır

İslâm "teslim olmak" demektir; yani Kur'an ve Sünnetin belirlediği istikametten sapmadan hak yolda ihlâsla yürümek, Allah ve Resûlü'nün bizden istediklerini Hz. İsmail (a.s) teslimiyetiyle yerine getirmek...

O'nun ümmeti olarak bizim anlayışımız da bu olmalıdır. Namazı ve diğer ibadetleri nasıl sadece Yüce Allah için yerine getiriyorsak; hayatımızın ve ölümümüzün de Yüce Allah için olduğunu söyleyebilmeliyiz. Ve bütün benliğimizle diyebilmeliyiz ki: Biz Allah için varız ve yine O'na döneceğiz.

Kurban kesen kimse âdeta şöyle demiş olmaktadır: Ya Rabbi! Senin yolunda, senin rızanı kazanmak uğruna maldan-mülkten, sevdiklerimden ve hatta canımdan geçmeye hazırım. İşte bu kurbanı benim bu imanımın ve teslimiyetimin bir göstergesi olarak yine senin adınla kesiyorum. 
Bu kurbanın toprağa dökülen kanı, sana verdiğim sözde, imanımda ve ihlâsımda bütün benliğimle sabit-kadem olduğumun tasdikidir. Kabul eyle ve beni bu yolda daim eyle...

KURBANIN HİKMET ve HEDEFLERİ

İbadetler, Rabb'imizin emri olduğu için yapılır. Allah (c.c) emir verir, biz de kulları olarak emre uyarız. Allah Teâlâ'nın emrettiği her şeyde bir hikmet vardır. Zira O (c.c), Hakîm'dir, hüküm sahibidir. Allah'ın emri ile yaptığımız kurban ibadetinin de bildiğimiz, bilemediğimiz sayısız hikmetleri vardır. Bu hikmetleri şöyle sıralayabiliriz:

Kurban, Allah'a Yakınlık Kazanmak içindir

Kurban kelimesi, lügatte 'kendisi ile Allah'a yaklaşılan şey' manasına gelir. Bu isimden de anlaşıldığı gibi kurban; Allah'a yaklaşma ve O'nun rızasını kazanma vesilesidir. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulmaktadır: 

"Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken Allah'ın adını ansınlar. Şunu unutmayın ki hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Öyleyse yalnız O'na teslim olun. Sen ey Resulüm! O alçak gönüllü, samimî ve ihlâslı olanların müjdele!" (Hacc 22/34)

Kurban, Bir imtihan Sebebidir

Elbette Allah'ın bizim kurban kesmemize ihtiyacı yoktur. 
Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvalarını, ilâhî emre itaatteki titizliklerini, Allah'a yakınlık derecelerini ölçmektedir. 
Bu husus ayet-i kerimede şöyle belirtilir: 
"Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammedi) Güzel davrananları müjdele!" (Hacc 22/37)

Bu âyette de görülüyor ki, kesilen kurbanlarda gaye, ihlas, takva ve Allah'a yaklaşmadır. Allah rızasından yoksun olarak kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur.

Kurban Sevilen Uğrunda Canı Feda Edebilmektir.

Kişi, sevdiğinin hoşnutluğu için onun her şeyine razı olur. 
Hele bu sevgi Allah ve Resûlü'nün sevgisi olunca. 
Sahabe-i Kiram (r.anhüm), Resûlullah'a seslenirken 
"Anam-babam, ruhum sana feda olsun yâ Resûlullah!" derlerdi ve ona karşı sevgilerinin ne derece engin ve derin olduğunu gösterirlerdi.

Resûlullah'ın ve ashabının yolundan ayrılmayan dinin müceddidleri, insanların hidayet rehberleri, Resûlullah'ın varisleri olan, tasavvuf yolunun büyükleri sadât-ı kiram da Resûlullah Efendimizin (s.a.v) ashabı gibi, başta din kardeşi olma şuurunun muhabbetiyle, birbirleri için her şeylerini feda edebileceklerini ifade etmek üzere "Kurban..!" demişlerdir.

"Kurbanın olam!", "Kurban olayım sana" ifadeleri çok eski zamandan beri Anadolu'da hem rica ve yalvarma, hem teşekkür hem de takdir etme ve hayran olma anlamlarında kullanılır. "Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl" mısraı İstiklâl Marşımıza çarpıcılık kazandıran büyüleyici mısralarından biridir.

Kurban Teslimiyetin Hatırlanışıdır

Kurban aynı zamanda Hz. İsmail'in (a.s) Allah için kurban edilmekten bir lütuf eseri olarak kurtuluşunun hatırlatılmasma da vesiledir. Cenâb-ı Hak, İbrahim'i (a.s) büyük bir imtihana tâbi tutmuş, sevdiği biricik evlâdını Allah için kurban etmesini istemiştir. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail (a.s), her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır. Hz. İbrahim oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna çalmıştır.

Fakat bıçak İsmail'i (a.s) kesmemiştir. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın muradı, Hz. İsmail'in kesilmesi değil, baba-oğul iki şanlı nebînin erişilmez teslimiyet ve sadakatlerinin, feragat ve fedakârlıklarının, melekler ve kıyamete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi.

Allah'a Teslim Ol!

Teslim olmak, boyun eğmektir, kazaya rıza, belâya sabır, nimete şükretmektir.Teslim olmak, musibet şerbetini âh vâh demeden içmektir.

Teslim olmak, mihnet ile muhabbet, hastalıkla sağlık, talihsizlikle talih hâllerini bir ve eşit görmektir.

Teslim olmak, başa belâ gelince değirmenin alt taşı gibi olmaktır.

Teslim olan kurtulur.

Huda'nın hükmüne teslim olan ve kazasına razı olan hakikatte tam teslimiyet hâline ermiştir.6

Kurban Bize Hac Duygusunu Yaşatır

Kurban bize bir diğer ibadeti haccı hatırlatır. Hacca gidemeyenlere, hac atmosferini hatırlatan bu ibadette Hz. İbrahim'in başarıyla verdiği imtihanın bir tezahürünü yaşatır.

NİÇİN KURBAN KESERİZ?

Kurban'ı öncelikle Allah'ın sevgisini kazanmak, gazabından emin olmak ve beka âleminde rahmetine nail olmak için keseriz.

Allah için yaptığımız bu görevlerimiz dışında insanlığa karşı da bazı görevlerimiz vardır. Maddî durumu yerinde olmayan yakınlarımıza ve fakir komşularımıza el uzatmak için de bir vesiledir kurban.

Kur'an incelenecek olursa, kurbanın verdiği sosyal mesaj daha iyi anlaşılacaktır. "Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun." (Hacc 22/28.)

Kestiğimiz kurbanla Mevla'mıza kulluk yani hizmet ettiğimiz gibi çevremize ve evimize de hizmet etmekteyiz. Sosyal bir yardım gayesi ile ilâhi gaye kurban kesmede birleşir.

Ayrıca, meşru bir dileğimizin tahakkukunu sağlamak ve bu konuda Allah'ın yardımını dilemek için kurban kestiğimiz olur. 
Görülüyor ki kurban kesmenin nedenleri basite indirilemez.

Güç durumlarda kaldığımızda bizler elbette ki Allah'a sığınırız, 
O'ndan yardım isteriz. İstediğimiz bu yardıma karşı, şükrümüzü O'na bir de kurbanla bildiririz.

Meydana gelmesinden korktuğumuz bir felaketin önlenmesinde yine Allah'a sığınırız, bunun için de kurban kestiğimiz olur.

Allah'ın bize lütfettiği bazı mutluluklar karşısında yine O'na şükrümüzü bildirmek için kurban keseriz.

Kısaca;

1. Allah'ın yakınlığını, sevgisini kazanmak için,

2. Allah'a sığınarak felaketten kurtulmak için,

3. Meşru bir dileğimizin tahakkukunu ilahî bir yardımla sağlamak için,

4. Sevinçli günlerimizde Allah'a şükretmek için,

5. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız bir hatadan dolayı af dilemek için kurban kesebiliriz.

Kurbanla Nefsin Kötü Arzu ve Heveslerini Keseriz

Kurban kesmenin diğer bir anlamı da; Kurban'ı kesen kimsenin, kurbanla birlikte bütün kötü duygularını, nefsinin arzu ve isteklerini kesmesidir. Yani kötü alışkanlıklarından ve kötü niyetlerinden vazgeçmesidir. Artık toplum o kimsenin elinden, dilinden, kötü bir fiilinden emin olur.

Nefsini Kurban Kıl

"Muhabbet Minâ'sında nefsinizi muhalefet kılıcıyla boğazlayınız" sözü gereğince nefsini kurban kıl, ta ki yaptığın hac gerçek hac olsun ve bu suretle vuslat kâbesinin harimine eresin.

Acepdir ki, fukaranın vücudunda manevî hac yapmak her an mümkün iken kendilerine farz olmayan surî hacca heves ederler ve bu uğurda uzun mesafeler katederler"7

Kurban, Güzel Ahlâka Götürür

İslâm, insanı her türlü kötülükten arındırmanın, iyiliğe, güzelliğe yöneltmenin yollarını gösterir. İşte bu güzel yollarından birisi de kurban ibadetini yerine getirmektir.

"(Mallarınızın bir bölümünü) Allah yolunda harcayın. Sakın kendinizi, kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Hiç kuşkusuz Allah iyilik yapanları sever." (Bakara 2/195) Ayetten de anlaşılacağı üzere, Hakk'ın verdiği malı, yine O'nun yolunda harcamak ve böylece güzel ameller kazanmak iyi bir mümin olmanın gerekleri arasındadır. İşte bir müslüman kurbanla birlikte nefsindeki tüm kötülükleri kesip güzel ahlak sahibi olma hedefini bu ibadetle bir kez daha göstermiş olur.

KURBANIN SOSYAL BOYUTU

Kurban kesmenin manevî faydaları dışında pek çok maddî faydalarının olduğu şüphesizdir. Peygamberimizin (s.a.v) şu hadisi konumuzu özetler mahiyettedir:

Resûlullah (s.a.v) bir kurban bayramında,

- Sizden her kim kurban keserse, bayramın üçüncü gecesinden sonra, evinde kurban etinden bir şey bulunduğu hâlde sabahlamasın."

Ertesi sene gelince sahabeler,

- Yâ Resûlullah! (Kurban etlerini) geçen sene yaptığımız gibi mi dağıtacağız, diye sordular.

Resûlullah şöyle cevap verdi:

Bu yıl kendiniz yiyiniz, başkalarına yediriniz ve ailenize azık edininiz. Çünkü geçen sene insanlar arasında geçim zorluğu vardı. Bu sebeple ben o sene insanlara yardım etmenizi istedim.8

İslâm dini, fertler arasında kardeşlik bağının korunmasını ve bunun güçlü bir şekilde devam ettirilmesini ister. 
Bu bakımdan kurban kesmek, Cenab-ı Hakk'ın rızasına ermenin, insanlara yardım etmenin ve sosyal dayanışmayı sağlamanın önemli bir yoludur.

Kurbanı insanlara, dostlara, komşulara, fakir ve fukaraya ikram etmek ve böylece toplum fertleriyle kaynaşmak güzel bir sosyal dayanışma örneğidir. Bu diğer milletlerin imrendiği ve bir benzerinin görülmediği, toplumu birleştiren bir ibadettir.

Kurban, Yardımlaşmaya Teşvik Eder

Kurban yardımlaşma bayramıdır aynı zamanda. İnsanın vermesini, yardım etmesini kolaylaştırır. Nefsin cimriliğe çağıran telkinlerini göz ardı edebilmeyi öğütler. Dünya malına olan düşkünlüğü önler. Fakirlere bir dayanak olur, onları hayata bağlar.

Kurban; kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar. Kurban, gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir şekilde ortaya koymuş olur.

Kurban, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. 
Özellikle yoksulların bulunduğu ortamlarda kurbanın bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür.

Zengine malını Allah'ın rızası, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir. Onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına, kendini toplumun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.

Nefsinin Arzularını Kurban Et

Hasan-ı Basrî (k.s) şöyle demiştir: "Minâ'da kurban kesen bir mümin, eğer nefsinin bütün arzularını boğazlamazsa kurban kesmiş olmaz"9

Kurban, Ülke Ekonomisine Katkı Sağlar

Kurban bayramında kesilen hayvanları besleyen üreticiler, bu hayvanlardan ekonomik olarak gelir elde etmektedirler. Geçimini hayvancılıkla sağlayan insanlar, kurban bayramı sayesinde, besledikleri hayvanları paraya çevirerek ihtiyaçlarını temin etmektedirler. Diğer yandan kurbanda kesilen hayvanların derileri de işlenerek ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

KURBAN İBADETİNİN İMANÎ BOYUTU

Kurban, sırf Allah rızası için kesilir. Nimete olan şükran duygusunu ifade ettiğinden, keseni takva mertebesine ulaştırmaya vesiledir. Namazla başlayan Allah'a yakınlaşma, kurbanla daha ileri merhalelere ulaşır.

Mümin kestiği kurbanın kanıyla birlikte günahlarının da akıp gittiğini, iç dünyasında beliren tadına doyulmaz ferahlama ile hisseder.

Allah uğrunda fedakârlık yapmanın güzel bir örneğini kurbanıyla gösterir. Kurban onun Allah'a teslimiyetinin bir işaretidir.

İbadetler, Allah emrettiği için yapılır; hikmetlerinden veya getirdiği faydalardan dolayı değil. Ama onların hikmetlerini ve güzelliklerini bilmek bizim kulluğumuzun bir gereği ve Allah'ın nimetlerini yâd etmek için birer vesiledirler.

Hac Sûresi'nde ifade edildiği gibi kurban kesmekten asıl maksat Allah'ın hatırlanması, zikredilmesidir. (Hacc 22/34) Yine Hac Sûresi'nde "Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşacaktır. Allah'a ancak sizin takvanız ulaşır."(Hacc 22/37) buyrularak maddeden manaya bir kapı aralanıyor ve esas hedef gösterilmiş oluyor.

Kurban, imanımızı artırır. Görünüşte bir hayvanın kesilmesinden ibaret olan bir ibadet yapılırken, Allah için en değerli olan şeylerin bile verilebileceği şuuru gösteriliyor.

Kurban çift yönlü bir ibadet; hem kul ile Allah arasında bir ibadettir, hem de sosyal ve ekonomik yönü bulunmaktadır. Kurbanımız kesilirken onun isyankâr nefsimize bedel olduğunu düşünmek de bir başka vazifemizdir.

Kurban, İslâm'ın şiarı, sembolüdür. Kurban vecibesinin yerine getirilmesi; hak yolundaki fedakârlığın bir nişanesi, Allah Teâlâ'nın verdiği nimetlere karşı kulun bir şükür ifadesidir.

KURBAN KESMENİN FAZİLETİ

Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, hâli vakti yerinde olan biri için Kurban bayramında yapacağı faziletli ameli şöyle ifade etmiştir.
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."

www.faikyildizhan.tr.gg
 
FAYDALI LİNKLER
CUMHURBAŞKANLIĞI
BAŞBAKANLIK
DIŞ İŞLERİ BAK
BÜYÜKELÇİLİK
BAŞKONSOLOSLUK
ATAŞELİK
DİYANET
DİTİB
HABER7.COM
RADYO 7

KUR'AN KURSU
İTİKAT
İBADET
SİYER
Haftanın Hutbesi
2012 YILI DİNİ GÜNLER
sitenin kurucusu

hotel holiday

winterlingende panel

din görevlileri ve başkanlar

hechingen toplantısı

pakistanlı kardeşler

kabe

nemire mescidi

mescidi haram

mescidi nebevi

mescidi nebevi

mina yolları

cüheni hoteli
mescidi nebevi

mescidi nebevi

mustafa ve ömer hoca

ebersbach

hüseyin hocanın vedası

wertheim
rıdvan hoca

bizimkiler

köln yolculuğu

friedrichshafen

bodensee

haigerloch

feuerbach salonu

birol, ziya ve aziz hoca

ezan yarışması
ömer hocanın vedası

lokman hoca

papazların cami ziyareti

papazlara çay ikramı
furkan ve faruk
o şimdi asker
kıbrıs
bayram hoca , başkan ve muhasip
başkanlar
ulu cami başkanı
mustafa bey ve furkan
haigerloch öğretmeni
haigerloch ditib öğrencileri
haigerloch
süleyman bey
ditib gençleri
almanca kurs arkadaşları
almanca kursiyerleri ve öğretmenleri
ataşe vekili, halit hoca ve başkan
real schule'nin cami ziyareti
öğretmenlerin bilgilendirme toplantısı

semazen çalışması
halit hoca ve fatih bey
sanayici abimiz ve gençler
akşam kursuna katılanlar
mevlit kandili
hafta sonu gelen öğrenciler
sindelfingende ezan yarışması
halit hoca ve yücel hoca
ezan yarışmasının 1.2.ve 3.cüsü
ezan yarışması
abdullah erçin ve arkadaşı
taşkın bey
waldenbuch -kutlu doğum'dan görüntüler
herrenberg kutlu doğum
sekreter bey
kamil bey ve abdullah bey
hasan bey ve kamil bey
paris gezisi
osman bey ve furkan
fatih saraç
çocukluk arkadaşım
kornwestheim camisi
kornwestheim kermesi

ditzingen avlusu
ostfildern'de buluşma
leonberg
güglingende buluşma
hasan ve hayrettin bey
könig str
doğum günü
semazenler
cami önü
cengaverler
ditzingen gençlik gecesi
 
Sitemizi 73101 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol